11 Ekim 2013 Cuma

Genç yatırımcılara köstek değil destek olun

Geçtiğimiz hafta bir işlemci şirketinin açtığı yarışmada dereceye girerek projeleriyle ülkemizi yurtdışında temsil edecek genç girişimcilerle tanışma fırsatım oldu. Gençler, yeni bir iş yaratmanın zorluğunun ve ABD ve AB ülkelerine oranla hangi sıkıntıların önlerine çıkacağının bilinciyle projelerini başlatmış. Sonrasında açılan bu uluslararası yarışmanın Türkiye ayağına girip kazanmış.

Projeler gerçekten ilginç. Bir tanesi akıllı olmayan evleri cüzi sayılabilecek bir maliyetle akıllı ev statüsüne yükselten bir sistem. Diğeri ise akıllı telefonları harekete duyarlı oyun konsolları için birer oyun kolu haline getiren bir yazılım. Dediğim gibi bu projeler çok yeni işler ya da icatlar değil. Ancak genç girişimci arkadaşlarımızdan bir tanesi maliyet avantajıyla, Türkiye’de hala akıllanamayan ya da belirli nedenlerden ötürü akıllanması istenmeyen evleri kendisine pazar olarak seçmiş ki duvarında internet prizi kapısında da şifreli giriş sistemi olan evlerin akıllı ev olarak satıldığı ülkemizde bu işin başarılı olması çok kolay görünüyor. Diğer projede ise yazılımın fikri hakları ya da aynı yazılımın bir başkası tarafından üretilmesi gibi sıkıntılar var ama benim bahsetmek istediğim konu bu değil.

Destek zamanı
Destek ve genç kelimeleri bir araya geldiğinde nedense ülkemiz yatırımcıları bir anda sessizliğe bürünüyor. Tabii ki bu alanda çok ciddi yatırımlar yapan dostlarımız var sözümüz meclisten dışarı diyelim en iyisi. Toplantı sırasında genç yatırımcı arkadaşların en büyük sorunları yeterli yatırımı alamamak, işin para kısmını çözseler bile yatırımı yapanın işlere en üst düzeyde müdahale etme talebiyle işin sıkıntıya girmesi olduğunda hem fikir kaldık. Genç yatırımcılar; işlerin ABD ya da AB ülkelerinde bizden farklı yürüdüğünü ve o yüzden de milyar liralık projelerin bizden değil onların ülkesinden çıktığının altını çizerek konuyu biraz da” eğitim şart” kalıbına” sokarak zamanla taşların yerine oturacağını umduklarını kaydettiler.

Tabii ki bence öyle değil. Her zaman verdiğim bir örneği yine vereceğim. Ülkemizde üretilen ancak biz bunu pazarlayamayız diye rafa kaldırılan bir işlemci, üç harfli Amerikan teknoloji şirketinin konuyu öğrenmesiyle bundan 3-4 yıl öncesine kadar üretildi. Biz de bu işlemcileri meyvesever kişisel bilgisayarlarımızda çatır çatır ücretini ödeyerek kullandık. Yani siz dünyanın en iyi işlemcisini üretiyorsunuz ancak bunu pazarlayıp seri üretime geçemeyiz diye rafa kaldırıyorsunuz. Elin Amerikalısı bunu keşfedip sizden üç otuz paraya aldıktan sonra milyar dolarlık iş haline dönüştürüyor.

İşte başarılı yatırımın da başarılı olmanın da şartı bu. Geleceği görerek doğru ürünü, doğru şartlar altında desteklemek. Bu arada unutmadan ekleyeyim. Eğer bir yatırımcı olsaydım ya da daha açık bir deyişle yukarıda bahsettiğim işlerden birine destek olacak kadar nakitim olsaydı akıllı evle ilgili projeye ciddi bir yatırım yapardım. Zira doğru pazarlama ile inanılmaz başarılı olabilecek bir proje bu.


Not: Bu yazıda şirket isimleri bilinçli olarak yazılmamıştır. Ancak sektöre yakın okuyucularımız ilgili üç markanın da zaten ne olduğunu anlamıştır.

Yayınlanma Tarihi: 07 Ekim 2013