18 Aralık 2012 Salı

900 ve dalya...

Şakaydı, çıkıyordu, başlıyordu derken BThaber'in 900. sayısını da yayınladık. Yaklaşık 400 sayıdır BThaber'de yöneticilik yapıyor ve doğal olarak da yazıyorum. BThaber'deki anılarımı yazsam kitap, bestelesem şarkı olur. Bunca sayıyı yayınlamak, tabii ki muhteşem bir duygu ve bunu çekirdek ve kolay kolay değişmeyen bir ekiple yapmak daha önemli benim için.

Bu yeni sayımızla birlikte ilk haberini 10 Kasım 1997'de yayınlayan BThaber Online da sonundaki .tr uzantısından kurtularak www.bthaber.com'da dinamik bir yayın olarak okuyucularımızla buluştu. İlk günün raporlarına baktığımda okuyucu sayımızı neredeyse ikiye katlamış olmak, doğru yolda olduğumuzun habercisi adeta.

Başka yenilikler yok mu? Elbette var. Mesela Ekim 2010'da Apple Store'daki yerini alan iPad uygulamamız yenileniyor. Anroid üzerinde yer alan Kitapyum'dan okuyucularımıza ulaşan sayılarımız için sürprizlerimiz var ve son olarak Windows 8 uygulamamız geliyor. Ama hepsini sindire sindire bünyeye zarar vermeden hazırlıyoruz ki bize yakışan işlere imza atabilelim.

Evet, aslında bu bir teşekkür ya da övünme yazısı değil ama âdet olduğu üzere, emeği geçenleri tebrik edelim ve yola devam diyelim...

12 Aralık 2012 Çarşamba

Bugün, yaklaşık sekiz senedir ekibimizle birlikte emek verdiğim BThaber gazetemizin 900. sayısının sayfalarını bitirme günümüz. Evet, yanlış okumuyorsunuz. Türkiye'de bir teknoloji yayını hiç kesintisiz 18 yıl boyunca yayınlanma başarısı gösteriyor ve 900. sayısıyla birlikte 19. yılına merhaba diyor.

Devamlılığın olmadığı, yurtdışından gelen şirketlere bağımlı ve çok düşük hızlarla büyüyen bir sektör olarak böyle bir yayına sahip olmamız çok önemli. Umarım BThaber ve onun gibi yayınların sayıları artar. Bu arada 900. sayıyla birlikte çeşitli değişimlere de tanık olacağız. Öncelikle bthaber.com.tr 17 Aralık sabahı itibariyle her an güncellenen, en iyi teknoloji haber ve yorumlarına ulaşılacak dinamik bir site haline gelecek. iPad uygulamamız yeni yıl itibariyle yeni yüzüne kavuşacak ve Windows 8 uygulamamız da yine yeni yılda hazır olacak.

İnsan işin içinde olunca daha bir heyecanla karşılıyor tüm yenilikleri. Ama umarım okuyucularımız da bizimle aynı heyecanı paylaşır ve BThaber, nice yılları okurlarıyla birlikte devirir...

10 Aralık 2012 Pazartesi

Mutlu yıllar Kartal



Sevgili oğlumuz Kartal, 05 Aralık'ta 4 yaşına girdi. Fakat çocuklu dostlarımız ve ailemizle kutlamayı ancak 9 Aralık Pazar günü yapabildik. Bu güzel günümüzde yanımızda olan tüm dostlarımıza binlerce teşekkürler. Hep güzel ve sağlıklı günleri paylaşmak dileğiyle diyoruz.

Kartal, doğum günü partisinde gerçekten çok eğlendi. Yaşıtlarıyla oynadı, Yağız abisiyle şakalaştı, Zeynep ile trencilik oynadı, İrem'e uzaktan hayran hayran baktı. Uzun lafın kısası oğlumuz bir yaşını daha aldı. Annesi, babası, babaannesi, dedesi ve amcası da o gün büyük bir mutlulukla oğlumuzun mutluluğuna ortak oldu.

Nice yaşlara oğlum, nice yaşlara ortak!..

8 Aralık 2012 Cumartesi

İğrençliğin son noktası




Beşiktaş-Eskişehirspor maçından hemen önce yakın bir arkadaşımın tahminine çok gülmüştüm: "Önümüzdeki hafta oynanacak renklilerin maçı yüzünden bu hafta bizi doğrayacaklar yoksa haftaya lider oluruz!" Gerçekten de artık bu kadar da olma derken maç başladı.

Eskişehir'de adı Hürriyet olan ama ruhu katil bir oyuncu var ve normal bir hakem tarafından oyunun 15. dakikasına ihraç edilmesi gerekiyordu. Ancak vicdanı kara, ruhunu renklilerin şeytanına satmış hakem, maç boyunca bir pozisyona girip iki gol atan Eskişehirspor'a bir puanı hediye etti. Es-Es'in penaltısına itirazımız yok tabii ki bal gibi penaltı. Ama Hilbert'e yapılan penaltının ağa babası. Ayrıca Eskişehir'in ikinci golünden hemen önce sarı! formalı bir Eskişehirli oyuncunun kucağında topla ceza sahası içinde 4 metre kayması da penaltı. o penaltıyı verme dönsün top kalende gol olsun.

Yıldırım Demirören yeter, diyoruz ama Eskişehirspor gibi bu ligin en köklü ve kalburüstü kulüplerinden biri sayılan değerin, oyuncularının bu kadar iğrenç ve bir puan için golden sonra altı dakika kendi seyircileriyle sevinip büyük Beşiktaş seyircisini tahrik etmesi de tam bir saçmalık. Ne oldu, bir puanımızı çalıp renkli efendilerinize köpeklik etmek size çok mu yakıştı, bu mudur söyleminiz? Bu kafayla layık olduğunuz ikinci lige gidersiniz, o çok övündüğünüz seyirciniz de sine-i millete dönüp yine Beşiktaş, Galatasaray kombineleri almaya başlar artık!

7 Aralık 2012 Cuma

Hayal kırıklığı



Bugün uzun bir aradan sonra çok iyi bir donanım üreticisi olduğunu düşündüğüm Samsung'un bir ürün tanıtım toplantısına katıldım. Ürün Samsung ATIV adıyla piyasaya sürülen yeni nesil bir akıllı bilgisayar yani İngilizce söylemiyle smart PC.

Öncelikle Samsung'un başarılı donanımlarını bildiğim için ürününün ağırlığını, hantallığını ve sarf malzemesindeki düşük kaliteyi görünce büyük bir hayal kırıklığına uğradığımı söylemeden geçemeyeceğim. Samsung Türkiye'deki yetkililer ürünün tablet ile dizüstü bilgisayar arasında konumlandığını, iki ürün taşımak yerine tek cihazla tüm ihtiyaçların karşılanacağını iddia ediyorlar. Ama bence kazın ayağı öyle değil. ATIV, tablet olarak çok kalın ve ağır. Yani seyahat sırasında yun oynamak isterseniz ya bir uşak tutacaksınız cihazı taşıtacak ya da el, kol artık ne varsa sakatlanmaya hazır olacaksınız.

Bir taşınabilir bilgisayar için ise Ultrabook segmentiyle kıyaslarsak ürün yine çok ağır bence. Buna ise pili olmamasına rağmen ciddi bir ağırlığa sahip klavye sebep oluyor. Pil ömrü yine Ultrabook'lara göre geride kalıyor. Cihazın 949 dolar+KDV'den başlayan fiyatlarla satılmaya başlanacağını da söyleyelim de tam olsun. Öte yandan ATIV'de görünen olumlu taraflar ise dokunmatik ekran ve Windows 8 işletim sistemi bence.

Gelelim ürünün bence en başarısız olduğu alana yani ismine. Samsung yetkilileri ATIV'i Latince'de yaşam anlamına gelen "vita" kelimesini tersine çevirerek elde ettiklerini söyledi. Umarım bu doğru değildir ve bu düşüncemi toplantıda da ifade etmeye çalıştım. Zira ben "yaşam"ı yani "vita" kelimesini ters çevirince ATIV falan değil doğrudan ÖLÜM kelimesine ulaşıyorum.

Umarım ürünün sonu da ismi gibi ATIV olmaz...

6 Aralık 2012 Perşembe

Eyvah düşüyorum!

Müzikleri Amerikan şarkısı Camptown Races'ten (http://www.youtube.com/watch?v=xsXB8j4GRqI) arak Çok Güzel Hareketler adlı programla duyduk ilk kez adını Eser Yenenler'in. Gerçi, çocuklarım olmadan asla saplantısına sahip Aliye adlı dizide de küçük bir rolü vardı Yenenler'in ama dedim ya ilk çıkışı arak projeyle oldu. Yenenler şimdi özel bir kanalda Eyvah Düşüyorum adlı bir yarışma sunuyor.

Bu genç adam çok sempatik ve zekasını belli eden keyifli, anlık espriler de yapıyor yarışmada. Ancak soruları hazırlayan metin ekibinin bir garezi var sanırım Eser Yenenler'e. Dün akşam uyku tutmadı ve televizyonun kanallarını amaçsızca değiştirirken rastladım, hah biraz güler, kafamı dağıtır, sonra da uyurum diye başladım izlemeye. İzlemez olsaydım dedirten olaylar zincirindeki ilk halka şu soru oldu. "Yolunu şaşırmış 5 kutup ayısı çölde 120 bahtsız bedeviye rastlarsa ayı başına kaç bedevi düşer?"

O anda birileri şaka yapıyor sandım, evime kadar geldiler, gecenin bir vakti beni faka bastılar diye düşündüm. Ama nafile evet, bu gerçek bir soruydu ve en az benim kadar Eser Yenenler'i de hayrete düşürmüştü bu soru. Tam kendime gelmeye çalışırken ikinci bir soru geldi ilkinden de saçma. Eser Yenenler dayanamayarak soruyu hazırlayan ekibin hatrını sordu ve serzenişini dile getirdi. Benim için daha da ilginç bir hal almaya başlayan yarışmadaki renkli hanımefendi elendi ve yerine bir hanım kızımız geldi yarışmacı olarak.

Eser Yenenler: Adınız, mesleğiniz...
Hanım kızımız: Xxx, Yyyy, turizmciyim.
EY: Ne kadar güzel, bir otelde mi çalışıyorsunuz?
HK: Evet.
EY: Tam olarak göreviniz nedir peki?
HK: Garsonum.
EY: Asdfghjkl!

Vay arkadaş, uykumun kaçtığı gece, televizyonda karşıma çıkanlara bak. Buradan garsonluk mesleğini aşağıladığım anlamı çıkmasın ama hanım kızımızın düştüğü duruma da kimse düşmesin.
Sunucu: Evet Fatih bey mesleğiniz?
Fatih Sarı: Formula 1'de test pilotuyum.
S: Öyle mi, hangi takım adına test sürüşleri yapıyorsunuz?
FS: Kadıköy-Pendik hattında minibüsüm var!
S: Asdfghjkl!

Fark var mı, bence yok!

Neyse çok uzatmıyorum, bir televizyonu sevme denememde daha hüsrana uğradım derken zaplama çabalarım sırasında beni TV karşısında uyutan en iyi şeyi buldum nihayet. Futbol. Evet yanlış okumadınız en sevdiğim spor dallarından bir tanesi olan futbol maçlarını gece 11.00'den sonra seyretmeye başlarsam uyku benim için kaçınılmaz oluyor. Bir de Galatasaray'ın şampiyonlar ligi maçı çıktı mı şansıma, iki dakika sürmemiş koltukta sızıp kalmam.