Hepimizin bildiği üzere son dönemde Türkiye’de bilişim
sektörü büyük bir ivme yakalamış durumda. Her ne kadar kaynaklara göre
farklılık gösterse de sektörümüzün büyüklüğü 30 milyar dolar civarında. Ancak
telekomünikasyon ve haberleşme tarafını çıkarınca geriye sadece 5 milyar
dolarlık bir pazar kalıyor maalesef ama konumuz bu değil sonuçta.
Yapılan son açıklamalarla gördük ki Türkiye’nin 2023 vizyonu
daha sağlam temellere dayandırılmaya başlandı. Bunun ilk örneği bilişim sektörünün
kalkınmada öncelikli sektörler arasına alınması ve ilk sıraya yerleştirilmesi
oldu. Bizler gibi uzun yıllardır bu sektörde faaliyet gösteren profesyoneller
için bu harika bir haber ve insan ilk duyduğunda pek de inanası gelmiyor.
Tabii ki bunları söylemek vaatler sıralamak politikacıların
işi. Ama biz bu vaatlerin ne kadarının gerçekleştirileceğine, dahası bu
hedefler doğrultusunda neler yapılması gerektiğine ve ne kadarının yapıldığına
yoğunlaşacağız.
Öncelikle bilişim gerçekten de ülkemizin gelecek vizyonu
için olmazsa olmaz sektörlerden bir tanesi. Bu konunun gündeme gelmesi için biz
gazeteciler, bilişim STK’ları ve sektör profesyonelleri gerçekten de yoğun
mesai harcadı. Ancak gelinen noktada söylenmesi gereken yani testi kırılmadan
atılması gereken bir şaplak var ve bizler de dilimizin döndüğü kadarıyla bu
sürece destek olmak adına bunu bir görev olarak görüyoruz.
Fatih Projesi bir
fırsat mı?
Öncelikle bilişim sektörünün dinamiklerini masaya yatırmamız
gerekiyor. Fatih Projesi ile yapılan başarılı işler ve hatalar da göz önünde
bulundurulmalı. Ülkemizin donanım tarafındaki durumu ortadayken, özel mobil
uygulamalar tarafında yazılımcılarımızın gerçekleştirdiği başarılı projeler
hala aklımızdayken bir yerleri yeniden keşfetmenin bir anlamı yok. Kısaca demek
istediğim bilişim derken tabii ki donanım ve hizmetler tarafını göz ardı
etmeyelim ancak yazılımın da burada lokomotif görevi üstleneceğinin de
bilincinde olalım. Ülkemizin kaçan teknoloji trenini yakalaması için önünde bir
fırsat olduğunu bu trene son istasyondan da olsa binebilmemizin hem bizim hem
de dünya ekonomileri için çok önemli olduğunu tekrar söyleyelim.
Hal böyleyken yazılım tarafına yapılacak destek ve
teşviklerle; özellikle mobil dünyada yaşanan yeni teknolojileri görüp, “bizden”
örneklerle ilerlememiz durumunda önümüzün çok açık olacağını düşünüyorum.
Bazılarımız bunu hayal olarak görebilir. Ancak uçan ilk insan unvanını hakkıyla
alan ünlü Türk bilim insanı Hezârfen Ahmet Çelebi uçmayı hayal etmese bunu
başarabilir miydi? Evet, koro halinde hep beraber söyleyelim. HAYIR!
Yayınlanma Tarihi: 12 Ağustos 2013
Yayınlanma Tarihi: 12 Ağustos 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder