1 Ekim 2013 Salı

Geleceği teknolojiye bağlamak…

Hepimizin bildiği üzere son dönemde Türkiye’de bilişim sektörü büyük bir ivme yakalamış durumda. Her ne kadar kaynaklara göre farklılık gösterse de sektörümüzün büyüklüğü 30 milyar dolar civarında. Ancak telekomünikasyon ve haberleşme tarafını çıkarınca geriye sadece 5 milyar dolarlık bir pazar kalıyor maalesef ama konumuz bu değil sonuçta.

Yapılan son açıklamalarla gördük ki Türkiye’nin 2023 vizyonu daha sağlam temellere dayandırılmaya başlandı. Bunun ilk örneği bilişim sektörünün kalkınmada öncelikli sektörler arasına alınması ve ilk sıraya yerleştirilmesi oldu. Bizler gibi uzun yıllardır bu sektörde faaliyet gösteren profesyoneller için bu harika bir haber ve insan ilk duyduğunda pek de inanası gelmiyor.

Tabii ki bunları söylemek vaatler sıralamak politikacıların işi. Ama biz bu vaatlerin ne kadarının gerçekleştirileceğine, dahası bu hedefler doğrultusunda neler yapılması gerektiğine ve ne kadarının yapıldığına yoğunlaşacağız.

Öncelikle bilişim gerçekten de ülkemizin gelecek vizyonu için olmazsa olmaz sektörlerden bir tanesi. Bu konunun gündeme gelmesi için biz gazeteciler, bilişim STK’ları ve sektör profesyonelleri gerçekten de yoğun mesai harcadı. Ancak gelinen noktada söylenmesi gereken yani testi kırılmadan atılması gereken bir şaplak var ve bizler de dilimizin döndüğü kadarıyla bu sürece destek olmak adına bunu bir görev olarak görüyoruz.

Fatih Projesi bir fırsat mı?
Öncelikle bilişim sektörünün dinamiklerini masaya yatırmamız gerekiyor. Fatih Projesi ile yapılan başarılı işler ve hatalar da göz önünde bulundurulmalı. Ülkemizin donanım tarafındaki durumu ortadayken, özel mobil uygulamalar tarafında yazılımcılarımızın gerçekleştirdiği başarılı projeler hala aklımızdayken bir yerleri yeniden keşfetmenin bir anlamı yok. Kısaca demek istediğim bilişim derken tabii ki donanım ve hizmetler tarafını göz ardı etmeyelim ancak yazılımın da burada lokomotif görevi üstleneceğinin de bilincinde olalım. Ülkemizin kaçan teknoloji trenini yakalaması için önünde bir fırsat olduğunu bu trene son istasyondan da olsa binebilmemizin hem bizim hem de dünya ekonomileri için çok önemli olduğunu tekrar söyleyelim.

Hal böyleyken yazılım tarafına yapılacak destek ve teşviklerle; özellikle mobil dünyada yaşanan yeni teknolojileri görüp, “bizden” örneklerle ilerlememiz durumunda önümüzün çok açık olacağını düşünüyorum. Bazılarımız bunu hayal olarak görebilir. Ancak uçan ilk insan unvanını hakkıyla alan ünlü Türk bilim insanı Hezârfen Ahmet Çelebi uçmayı hayal etmese bunu başarabilir miydi? Evet, koro halinde hep beraber söyleyelim. HAYIR!

Yayınlanma Tarihi: 12 Ağustos 2013

Hiç yorum yok: